| Turc | Anglais | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | oldukça kötü | baddish adj. |
| Colloquial | ||
| Colloquial | oldukça kötü | bysen [uk/scotland] adj. |
| Turc | Anglais | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | oldukça kötü bir etki ile | horribly adv. |
| Phrases | ||
| Phrases | oldukça (olumsuz, kötü, sıkıntılı bir durum) | a bit of a... expr. |
| Colloquial | ||
| Colloquial | oldukça kötü/berbat/fena | not up to much [uk/australia] expr. |
| Idioms | ||
| Idioms | ekonomik durumu oldukça bozuk/kötü ülke | a basket case n. |
| Idioms | birini, onun için oldukça kötü sonuçlar doğuracak bir karar vermekten vazgeçirmek | talk someone off the ledge v. |
| Idioms | oldukça kötü/berbat/fena olmak | not be up to much v. |
| Speaking | ||
| Speaking | oldukça kötü yaralanmak | get hurt pretty bad expr. |
| Geology | ||
| Geology | ince ve esnek tabakalar halinde meydana gelip yakıldığında oldukça kötü koku yayan bir hidrokarbon minerali | dysodile n. |
